son zamanlarda çok kitap okuyamasam da, zamanında hakan günday ile birçok insan gibi kinyas ve kayra’sı ile başlayan bir tanışmam oldu. bu tanışmaya yakın bir dostumu da dahil edip, üzerine konuştuk, sonra piç, malafa, vb. geldi. ve ben günday’ın karanlık dünyasına afili bir giriş yaptım.

karanlık bir yanı olan her sanat eseri gibi, günday’ın da benim için biraz ayrı bir yeri var. hem kurduğu o dünyalar ve bu dünyaların içinde doğmuş, yaşayan karakterler ve onların hayatları, insanı yaşadığı andan ve mekandan okuduğu süreç boyunca koparıp, başka bir yere götürüyor. bunu hemen her iyi roman yapıyor. zaten “en iyisi o ve diğer tüm romancılar kötüdür” çabası değil bu yazı. tekli bir övgü, bir nevi iç döküş benimkisi.

son uçak yolculuğumdan (selam pandemi, nasılsın?) önce de okumak için ne alsam yanıma diye bakınırken, zamir’i gördüm masanın üzerinde. dedim ki neden olmasın? mutlaka güzeldir ve mutlaka uçuşu çekilir kılabilir. çantaya attım ve yoluma devam ettim.

zamir’in iç burkan ve bir o kadar da şaşırtıcı bir hikayesi var. detaylara girip de keyif kaçırmak istemiyorum. ancak bilinmeli ki, roman sizi ilk bölümünden itibaren içinde tutmayı başarıyor. özellikle toplumsal sorunlar, global ekonomi ve politikalar, yardım kuruluşları, savaşlar, barışlar ve tüm bunların etrafında dönen bir roman. kendinizi zaman zaman gözlemci, zaman zamansa aktör olarak bulabiliyorsunuz. en azından bende öyle bir etki bıraktığını söylemeliyim. suriye’deki bir toplama kampından dünyanın en lüks otellerine, bir sınır köyünden istanbul’da bir sahil yalısına birçok mekanda bulunabileceğiniz türden bir roman denebilir.

biraz da yazara gelelim. hakan günday, ilginç biri. en başta bahsettiğim dostuma yazdım, kalkış havalimanında kitabı okumaya başladıktan sonra. onu alıntılamak isterim:

Havalimanındayım. Zamir’e başladım.

Hakan Günday ne ağır şeyler yazıyor. Arada durup hazmetmezsem, yutmazsam, tutana kadar beklemezsem, boğulacak gibi oluyorum.

bende bıraktığı tat bu. durup hazmetmeden, iyice çiğnemeden ve sindirmeden eğer tüketirsem boğulacak gibi oluyorum.

eğer fırsatınız olursa siz de okuyun bu romanı. zamir’in peşinden tüm fiziki ve içsel dünyayı keşfedin. %100 tavsiye edebileceğim bir kitap.

sevgilerle…