Hayatin aslinda durmadigi, aktigi gercegini unutmustum bir süredir. Cikmis iste aklimdan, ne bileyim.

Biraz acayim. Bircogumuz saniyor ki biz bir seyler yapariz, sonra yeniden eski durumlara döneriz ve döndügümüzde olaylar biraktigimiz gibi kalir. Bunun böyle olmadigini hepimiz biliyoruz ama yine de nedense öyle saniyoruz. En yakin örnek, kendimim sanirim. Bunu ilk kez de yasamadim üstelik. Bu ikinci oluyor. Önce Graz’dayken olmustu, simdi de burada… Ama dün yasadiklarim aklima gelmemisti hic. Dün geceyarisi anladim ki, aslinda sadece fiziksel olarak gitmek gerekmiyor bir yerlere. Ruhsal olarak orada olmamak da yeterliymis bir hayattan ya da hayatlar grubundan cikmak icin.

Bundan yaklasik iki yil önce lise kimya ögretmenim Cafer Demiri kaybetmisiz. Benim bunu ögrenmem sosyal agda lise sinif arkadaslarimdan birinin benim bir fotografimi etiketlemesiyle oldu. Fotograf topluca cekilmis bir fotografti ve merhumu da iceriyordu. Altinda ise kisa özlem yazisi… O an o fotografa baktim, biraz da uzunca baktim. Yüzlere baktim, yillarimi birlikte harcadigim insanlar da vardi aralarinda nispeten daha kisa bir süre birlikte bir hayat gecirdiklerim de. Ama ortak olan konu baska: “En son ne zaman gördüm bu insanlari?” diye düsündüm. Bazilariyla üniversitede, surada burada tesadüfen karsilastik daha sonra. Ancak ici dolu bir görüsme olmayali o kadar uzun zaman olmus ki? Hatta liseden sonra hic. Bugün yil 2010. Yani birkac ay sonra son görüsmemizin üzerinden 7 yil gecmis olacak. Düsünsenize, 7 yilimi birlikte gecirdigim biriyle 7 yildir hic görüsmemisim. Dün iste bunu düsündüm, üzüldüm.

Su gercegi yadsimamaliyim, o ayri. Sevilmezdim ben pek. Özellikle de ortaokul yillarinda durum ciddi anlamda kötüydü. Ama sevmeyenler de %100 haksiz degillerdi. Lise de zaten o kötü yillari toparlamaya calismakla gecti. Ne kadar basarabildim, onu da bilmiyorum. Belki de tesadüfen bunu pokuyan ve iki devreyi de yasayan birileri bunu acikliga kavusturur, ben de ögrenmis olurum. Belki de o yüzdendir ki ortalamaya bakildiginda ilk önce lisede tanistiklarim beni göreli olarak daha cok severlerdi. Sonra da üniversite hayati, yepyeni yüzler… O noktada en cok heyecanlandiran, yeni tanistigim insanlardan hemen hemen hicbirinin beni tanimiyor olmasiydi. Neredeyse sifirdan baslamis bir hayat. Ama degismeyen tek sey, icinden cikilan yerdeki hayatlarin akip gittigi. Bunu malesef ki sonradan farkediyorum her defasinda.

Konu dagildi.Tekrar ana konuya döneyim. Bundan bir bucuk yil önce burada yeniden bir baslangic yaptim, tipki daha önce oldugu gibi. Bundan sonra da bu yeni baslangiclar devam edecek gibi görünüyor. Artik cünkü insanlar daha mobiller, eskisi gibi degiller. Belki burada kalirim, belki baska sehir, belki baska ülke, kita, belki de yeniden Istanbul… Su anda bunu bilmiyorum ve bilmemenin ötesinde fikir dahi yürütemiyorum.Bildigim tek sey, ne olursa olsun buradan sonra da buranin ayni kalmayacagi. Su anda aklima nedense su cümle geldi: “See you on another life, bro!”

Baska hayatlar…

Biterken “Vicente Amigo - La Estralla” caliyordu…