Karlsruhe’de yasadigim su 1,5 yilda anladigim sey su: Bir sistemdir Karlsruhe. Kendi kurallari, kendi dengeleri olan bir sistem. Eger ki o sisteme uymazsa insan, disina atilir. Bu tüm Almanya’da böyle mi, bilmiyorum. Gezdigim yerler icin konusabilecegim, kismen. Sunu unutmamak gerekir ki, diger sehirlerin/ülkelerin de kendi sistemleri vardir, olmalidir da. Bunlar sehirlerin kimlikleridir cünkü. Onlar olmadiklarinda bir yerin baska bir yerden bir farki olmaz. Mesele bu kimliklerin ne kadar pozitif ya da negatif olmasidir. Iste bu deger de bir sehri yasanilasi ya da berbat kilar.
Buraya ilk geldigimde cok umutluydum. Saniyordum ki, daha önce yasadigim Graz gibidir. Ne de olsa Graz da Alman kültüründen gelen bir ülkenin ikinci büyük sehri, ama ülkenin tamami ortalama bir büyük sehirden daha kalabalik degil. Hal böyle olunca da ikinci büyük sehri olmasi kücük bir sehir olmamasini saglamiyor. Bu yüzden de buraya gelirken düsüncelerim benzer olacagi yönündeydi. Bunun böyle olmadigini, yanildigimi gördügümde ise zaten is coktan isten gecmisti. Beni kendi icerisine cekmisti sehir. Farkliliklardan bahsetmeyecegim, ama bence bir sehirde olmasi gerekenleri de belirtmeden gecemeyecegim.

Karlsruhe’yi tanidigimdan beri sevmiyorum. Hatta sevmememin ötesinde negatif duygular besliyorum. Halen burada olmamin ise iki nedeni var: Birincisi, degisiklikleri cok sevmiyorum(Evet, son 4 yilimi 3 farkli sehirde yasayarak gecirmeme ragmen). Bu yüzden de burada öyle ya da böyle kurdugum/kurdugumu sandigim/kurmaya calistigim hayatimdan vazgecmek istemiyorum. Ama ikinci neden bence daha da agir basiyor: Üniversite. Su anda egitimimi devam ettirdigim üniversite, Almanya’nin, hatta Avrupa’nin bilgisayar bilimleri alaninda sayili üniversitelerinden. Dönemlik yapilan degerlendirmelerde zaman zaman birinci, zaman zaman da ücüncü sirada olan eski Karlsruhe Üniversitesi, yeni adiyla da Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü beni hala burada tutan asil neden. Gercekten iyi insanlardan iyi egitim alma sansimin oldugunu düsünüyorum. Tabi yapabilene. Kimse kimsenin bekcisi degil sonucta. Alman kültürü, boru degil. Sadece kendilerini ve parayi düsünen insanlar genellikle. Gerisi cok da tin genellikle. Eger ki yakin iliskilerin varsa o ayri. Cünkü o kadar yaklasabilirsen, aralarinda olan insanlara cok daha iyi davraniyorlar. Bizde bu farkli oldugu icin de insan garipsiyor ve soguyor.

Birazcik da sistemini anlatayim sehrin. Mesela, sehir pis bir sehir. Hem de inanilmaz pis bir sehir. Özellikle de Cuma ve Cumartesi aksamlari disari cikma yarisinda olan ergen gencligin biraktiklari sehrin tamaminda geri kalan 5 gün boyunca yere atilandan daha fazladir. Tamam, liselisin, ergensin, ama bu senin gece yarisi bagira cagira yollarda dolasmani, prosecco icip sisesini bir yerlere birakmani hatta kirmani, insanlara satasmani,m yerlere kusmani gerektirmez. Gerektirmemeli! Üstelik, beklenmeyecegi üzere, bunu yapanlar XX kromozomu tasiyanlar. Garip, degil mi? Sehrin temizlik ekiplerinin normal cöpleri iki haftada bir aldigini ve o fircali yol yikayan aletlerden bulundurmadiklarini da göz önüne alirsak, sanirim tabloyu gözümüzde canlandirabiliriz. Allahtan Alaman milletinin geri kalani normal de, cöp sehirde yasamiyoruz. Sadece liseliler ve serseriler bile tiksinmee yetiyor benim acimdan.

Mesela, Karlsruhe’de rahatca dolanip fotograf cekemezsiniz. Bunu gördüm ben. Neden? Her gören garip garip bakiyor. Bu durum da bir süre sonra rahatsiz etmeye basliyor ve artik fotograf makinaniz tozlaniyor. Uzatmayacagim…

Baska bir konu: Insanlik. Evet abicim, burada gördüm ki, insanlik ölmüs. Yasadigim sehir, “insan”larin birbirlerinin yüzüne bakmamak icin kafalari yerde gezdikleri bir yer. Avusturya’da bile böyle degildi bu is, yemin ederim ki Avusturyalilar nemrut olurlar inanisi var. Ben Graz’da yasadigim esnada yolda göz göze gelen herhangi iki insan birbirlerini ilk kez bile görüyor olsalar en azindan gülümserler, normal sartlarda da selamlasirlardi. Dedim ya, kiyaslama yapmak icin degil, durumu düsleyebilmeniz icin yaziyorum sevgili okuyucularim(sizkackisisiniz.com).
Evet, gelelim baska bir konuya. Türkiye’de milyoncu, burada da “Ayn Oyro Shop” olarak bilinen sacma dükkanlar da sistemin bir parcasi. Sadece onlari gözlemlersek de bir ekosistem, bir denge gözleyebiliriz aslinda. Ne zaman bir süre uzak kalsam buradan, döndügümde yeni bir milyoncuyla karsilasiyorum. Üstelik de sehrin göbeginde sevgili dostlarim. Alisveris caddesi olarak adlandirilabilecek bir caddede. Burasi bir sehrin en büyük vitrini degil de ne? Su an tam sehrin merkezi denen bir yerde bir tane büyük bina yapiliyor. Ben bir süredir onun “Ayn Oyro Plaza” olacagi yönünde görüs bildiriyorum. Insanlarla her söyledigimde gülüyoruz. Biri cikip “Yok artik o kadar da degil” desin istiyorum. Henüz diyen olmadi. Yapilsa kimse sasirmaz yani. O derece!

Bunlar kimi aklima takilanlardi. Peki, hic mi iyi bir sey yok? Su anda iki tane burayi baska sehirlerden ayirabilecek nokta söyleyebilirim: Birincisi, daha önce de bahsettigim üniversite, ikincisi de güzel sehirlere yakin yerde konumlanmis olmasi. Zamani ve parasi olan icin muhtesem alternatifler mevcut(Yeri gelmisken, Freiburg’u ve Strasbourg’u görmeden ölmeyin derim). Baska da bir numarasi yok buranin.

Sonuc olarak, buraya gelmek isteyen ve tesadüfen bu yaziyi okuyanlara sesleniyorum: Akademik bir sey icin gelecekseniz, amaciniz oysa düsünmeyin. Cok iyi yaparsiniz. Ama yasamaksa ilk amaciniz, gidin baska üniversiteler arastirin. Freiburg Üniversitesi elit mesela. Sosyal bilimlerde de cok iyi. Teknin alanda da ETH Zürih’i sonuna dek tek gecerim. Firsatim olsa da orada PhD falan yapsam demiyor degilim.

Zürih de baska yaziya artik kismetse.