Bir aşk filmi düşünün, içinde hiç sevişme sahnesi olmamasına rağmeni sevgiyi, sevişmeyi, bazı şeylerin anlamını size tüm çıplaklığıyla anlatsın. Bunun yanında da, aslında aşk kadar önemli diğer sevgileri de o kadar anımsatsın ki size, elinizdeyken kimi şeylerin kıymetini bilemediğinizi anımsatsın, alsın, eskiye döndürsün…

“Aşk Tesadüfleri Sever”, benim için böyle bir film. Az önce, şehrimdeki son seanstan çıktım ve eski sevgiler, aşklar dışında hayatın başka bir çok şeyini de sorgulattı bana. Aile hayatları, ölümler, dostluk, eski mahalle hayatı, doğru meslek seçimi, adı ne olursa olsun, beni başka diyarlara götürdü. Çok şey sorguladım içimde. Kimisine cevap buldum, kimisine bulamadım.

Bu aralar zaten çok şey sorguluyordum, üzerine yenileri de eklendi. Bakalım sonu nereye varacak.

Bir haftada “Prensesin Uykusu” ve “Aşk Tesadüfleri Sever”i izledim. İkisi birden, biraz ağır geldi. Şu ana dek yakınıyordum, “İncir Reçeli neden burada vizyona girmiyor”  diye. Ama iyi ki girmemiş. Onu da izlesem, sonu ne olurdu, kim bilir…

Sağlıcakla kalın, sevgili okuyucularım…

PS: “Almancı” kafası bambaşka bir kafa. Kardeşim, git Türk sosyalliğini, Alman disipliniyle birleştir… Alman andavallığını, Türk hanzoloğuyla birleştirmekte neden bu denli ısrarcısın, anlamıyorum ki?