Müzik… Kimine göre, ruhun gıdası, kimine göre sabah ve akşam arabada/otobüste/yolda zaman geçirme aracı, kimine göreyse hayatın ta kendisi. Benim içinse, hepsinin bir harmanı.

Müzik dinlemeyi severim. Bir süredir de klasik gitarla klasik müzik yapmaya çalışıyorum. Çok iyi İyi olduğum pek söylenemez. Repertuarım çok kısıtlı. Ders aldığım hocam, oldukça iyi bir müzisyen. En büyük şansım da bu oldu herhalde. Ama, arada dinliyor gitarım beni, ben onu. Anlatmaya çalışıyorum, elimden geldiğince. Ama motivasyonum bu aralar çok azaldı. Bir dönem fotoğraf konusu da öyleydi. Bu aralar hız verdim. Belki bir gün gitarımla da yeniden barışırız, kim bilir…

Müzik, beni benden alıyor ve başka yerlere götürüyor zaman zaman. Mesela, Erkan Oğur‘u çok severim. Yaptığı işleri, duruşunu, kendini tanımlamasını, hemen hemen her şeyini… Şu anda aklıma ilk gelen, Erkan Oğur olur. Diğer sevdiklerim, ondan sonradır. Ayrıca Türk müziğindeki seslerin tamamını çıkarabilmek için, perdesiz gitarı icad edip, ona sonsuz perdeli dediği gerçeğini de belirtmeden geçmemeliyim.

En son İstanbul seyahatimde, ömrüm boyunca unutamayacağım bir şey yaşadım. Erkan Oğur üstadın eline el, sesine ses sürme şansım oldu. Çocukluğumun geçtiği sokakta, hiç ummadığım, küçücük bir enstrüman atölyesinde gördüm onu. Gittim, elini sıktım, selam verdim. Bu anı unutabileceğimi sanmıyorum.

Benim müzik yaşantım(aktif/pasif) her zaman böyle değildi. Gitar eğitmenimle çalışmadan önce, ne klasik müzik dinlerdim, ne de klasik gitarın klasik müzik yapmak için olduğunu bilirdim. Zaten, benim klasik gitara başlamam da, aslında bas gitar çalma isteğimden geliyor. Metal müzik dinlediğim dönemlerde merak saldığım bas gitarı çalmadan önce armoni konusunda biraz bilgilenmem gerektiğini öğrendim, ve gitar dersi almam gerektiğini düşündüm. Bu muhteşem dünyaya, gerçek müziğin dünyasına girmem ise, tesadüfen de olsa, gerçekten müzik eğitimi veren, “Akdeniz Akşamları” türevlerini değil, “müzik” öğretmek isteyen bir gitar eğitmeniyle çalışmış olmamdan kaynaklanıyor. Meğer neler kaçırmışım bugüne dek…

Son olarak da şunu belirteyim. Bizim topraklarımızın müziği, inanın pek fazla yerde yok. Türküleri, ağıtları, oyun havaları, şarkıları, hangi dilde olursa olsun, o dili bilmenize gerek de olmadan üstelik, sizi alıp bir yerlere götürebiliyor. Bunlara sahip çıkmak gerek. Son zamanlarda sahip olduğum fikir, burada da geçerli. Güney ülkeleri(Türkiye, İspanya, Yunanistan, Fransa, vb.) nasıl yaşanması gerektiğini biliyorlar. Orta ve kuzey Avrupa ise, sadece yaşadıklarını düşünüyorlar…

Not: Başlıktaki söz, Erkan Oğur’a aittir. Bu videonun 3:43’ten sonrasında söylemektedir.

Biterken “Erkan Oğur - Pencereden Kar Geliyor” çalıyordu…