En çok haftasonları özlüyorum İstanbul’da olmayı. Hele ki son zamanlarda, sosyal ağlar ve bilimum diğer internet tabanlı araçlar sayesinde, insanların ne kadar da güzel zaman geçirdiklerini gördükçe insan özlüyor, ister istemez.
Ben, How I Met Your Mother dizisini severim. İçinde kimi zaman özlem duyduğum, kimi zaman da imrendiğim, ama ulaşma olasılığımın çok düşük olduğu ve benim bunu yeni farkettiğim, kabullendiğim, bu sayede de daha mutlu olmaya başladığım şeyler içeren bir dizi. Kendimde isteyip de bulamadıklarımı, oradaki karakterlerde bulduğum için de izlemekten çok keyif alıyorum. Bir de Kavak Yelleri vardı, ama artık dayanılmaz bir durum aldığı için, onu bıraktım bir süre önce.
Bugün, İstanbul’da yaşayan bir arkadaşımın, hava süper olmasına rağmen dışarı çıkmak istememesi üzerine özlemim depreşti ve How I Met Your Mother’da geçen benzer bir olay aklıma geldi. New York dışından, New York’a gelen biri, dışarı çıkmak istemeyen insanları çıkmaya razı eden, tarihi bir tirada imza atmıştı. O zaman oldukça gülmüştüm. Artık anlıyorum, insanların elindekinin kıymetini bilmemelerinin ne olduğunu (Bu kısım, o arkadaşımdan tamamen bağımsızdı). Bunun üzerine ben de o dizidekine benzer bir tirad attım ama, işe yaramadı:
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyorsun, şu anda Denizli’de, Çorum’da, Karlsruhe’de ve hatta Münih’te senin yerinde olabilmak isteyen ama her yer kapalı olduğu için (pazar günü, malum), Starbaks, kilise ya da eve tıkılmış insanları düşün! Kahve içmeyi mutluluktan sayanları düşün! Ve onlar için çık dışarı, gez!
Ama dedim ya, işe yaramadı…
Biterken Mercan Dede - Napas çalıyordu.